2 Temmuz 2014 Çarşamba

İki tekerli tarla faresi

Civar köylerde tarlalarını ekip biçen insanların yaramazlığından şikayetçi oldukları başlıca hayvan domuz. Yuvarlak tosuncuklar ekili sebzeleri yemeyi pek seviyorlar. Tarla sahipleri ortak bir lisan bulabilseler "şu bölüm sizin olsun, bu tarafa dokunmayın diyecekler" ama insanoğlu masallar haricinde hayvanlarla konuşma işini beceremiyor. Hal böyle olunca tarlaların etrafını duvarla çevirmek en tercih edilen yöntem.

Peki insan sıfatındaki bir tarla faresiyle nasıl başedilir? Hem de iki teker üzerinde, önündeki kocaman bisiklet sepeti yetmezmiş gibi bir de arkasına bağladığı kocaman hasır bir sepetle gün aşırı gelen, en çok da kokusuna vurgun olduğu domateslere dadanan bir tarla faresiyle? Neyse ki bu tarla faresi para denen insan icadını biliyor da bir gün bir fare zehiriyle sınanma ihtimalini bertaraf edebiliyor.

Domates tarlasına yaptığım bir dalıştan sonra yanıma kâr kalan bir yumak fesleğen... Sanırım bu fareyi zehirlemek istemiyorlar, seviyorlar:)

Geçen hafta bir de bir kavun tarlası keşfettim ki kavunları mı sepetleyip rakı sofrasına götürmeli, rakı sofrasını mı tarlaya getirmeli henüz karar veremedim. Yani anlaşılacağı üzere bisikletle sadece gezmiyorum, sebze-meyve taşımacılığı da yapıyorum.

Uçsuz bucaksız kavun diyârı...

Bu tarlaların bazıları yakın, bazılarıysa oldukça uzak. Hele biri var ki gidiş dönüş toplam 20 km civarı pedal çeviriyorumdur. Yola çıkmadan önce gözümü korkutacak bir mesafe. Ama bu meret öyle bir meret ki gittikçe gidesi geliyor insanın. Lance Armstrong, Tour de France’ı üçüncü kez kazandıktan sonra boşa dememiş "Beni bisiklet üzerinde tutan rekorlar peşinde koşmak değil, mutluluktur" diye.

Onarılarak şarap evine dönüştürülen eski değirmenlerden birinin üzüm bağları... Hedef noktam sadece sebze-meyve değil, görüldüğü üzre... 

Mutluluğu iki teker üzerinde yakalamış bir tarla faresinin sayıklamalarını dinlediniz.

5 yorum: